İnsanlık tarihinin üretmiş olduğu iktisadi kurumlar ve kavramlar her ne kadar insanlık tarihinin ortak birikimini ifade etse bile her medeniyet anlayışının varlık duyuşu/bilgi duyuşu/değer duyuşunun farklı olması nedeni ile ortaya çıkan kurum ve yapılarda farklılık arz etmiştir. Bazen de farklı medeniyetlerin ürettiği kurum, yapı ve kavramlar diğer medeniyetlere geçişgenlik sağlamıştır. Burada önemli olan bir medeniyetten diğer bir medeniyete transfer edilen kavramın geçişgenlik yaptığı medeniyete tercüme edilerek içselleştirilmesidir. 

Sendika kavramı ve beraberinde ekonomik işlevler ilk olarak Batı toplumda yaşanmış bir sosyolojik tarihtir.  Batı toplumunu tanımlayan ana özellik sınıflı bir toplum yapısına sahip olmasıdır ve sendikada bu toplum yapısının ekonomik ilişkilerinin bir ürünüdür. Türk toplumunun medeniyet tasavvuru, insanların birbirinden bağımsız ve birbiriyle mücadele eden değil, karşılıklı bağımlılık ve yardımlaşma üzerine inşa edilen zihin yapısına dayanmaktadır. Bu nedenle sendika kavramı Batı toplumundan, Türk toplumuna geçerken mahiyet değişikliğine uğratılarak geçişgenliği sağlanmalıdır. Mütefekkir Seyit Ahmet Arvasi Hocamız 1970'li yılların başında "bugün loncalardan sendikalara geçmiş bulunuyoruz. Ancak sendikaların sınıf ve zümre kavgaları içinde bulunduklarına da tanıklık oluyoruz. Bilmem günümüzde toplumlardan imtiyaz koparmaya çalışan ve dar çıkar kaygıları içinde çırpınan sendikacılığın egoizmini yumuşatacak bir espriye  ihtiyaç yok mudur?  Bu konu düşünülürken lonca tecrübesinden yararlanmak mümkün değil midir?"  diyerek sendika kavramının çalışma hayatımızda bir değişime ve dönüşüme tabi tutulmasını kast ederek, dönüşümün dayanacağı zihin yapısı için Türk kültür ve medeniyetinin iktisadi kurumlarına atıf yapmıştır.

İnsanoğlunun maddeyi algılarken hangi zihin yapısı ile hareket ettiği sadece kendisini ilgilendiren değil, çevresini de etkileyen bir mahiyet arz eder.  Bu etkinin belki de en bariz hissedildiği alan ekonomidir. İktisadi sistemlerdeki hastalıklı zihin yapılarının ürettiği insandaki aşırı tüketim hırsının ve bencilliğinin önüne geçebilecek biricik güç ahlaki değerlerdir. Diğer bir ifade ile insanda bulunması gereken "bireysel sorumluluk" ile "sosyal sorumluluk" arasındaki dengeyi kurabilecek güç "ahlaki değerlerde" mevcuttur. Buna dikkat çeken Seyit Ahmet Arvasi Hocamız sendikal işleyişi kastederek "kanunlar mekanik ilişkiler sosyal barışı ve düzeni sağlamaya ve istismarı önlemeye yetmiyor zulmü kafalardan da vicdanlardan da silip çıkaracak bir şuur ve ahlaka muhtaç bulunuyoruz" demektedir.

Toplum yaşamını ayakta tutacak olan ahlak ve şuurun çalışma hayatında vücut bulması için sendikalara önemli görevler düştüğünü ifade eden Seyit Ahmet Arvasi Hocamız "sendikalar, eğitim görev yapan birer topluluk olarak kendilerini güçlendirmelidir" demiş ve sendikaların bu noktadaki işlevlerini şöyle sıralamıştır: 

"a. Sendikalar üyeleri adına kolektif iş mukaveleleri yaparak, iş uyuşmazlıklarında hakem kurullarına başvurarak, kanuni sınırlar içinde grev düzenleyerek, üyelerini hastalık, sakatlık, ölüm ve işsizlik gibi durumlarda koruyarak ve kollayarak, üyelerine hukuki yardımda bulunarak, sigorta işlemlerini takip ederek, dinlenme ihtiyaçlarını temin ederek, güvenlik altına almaya çalışırlar.
b.Üyelerini işbaşında veya özel kurs ve seminerler de geliştirici eğitime tutarak, daha verimli kılarak, yararlı olabilirler.
c. Kitaplar, dergiler, gazeteler, broşürler yoluyla yayın hayatını zenginleştire bilirler.
d.Bir meslek ahlakının doğuşuna yardım ederek, vazife hak ve sorumlulukların değerini ve demokratik bir toplumda insanların hürriyet ve disiplinin bir dengesi içinde yaşadıklarını kavratabilirler.
e.Sendikalar sınıf ve zümre egoizmasını değil, sosyal güvenlik ve sosyal adaleti ülke çapında ve bütün vatandaşların hak olarak bir milli şuur içinde gerçekleştirmeyi hedef edinmelidirler."


Emekten aldığı güçle hak arama mücadelesi veren sendikalar, verdikleri bu mücadeleyi "bireysel kimlik" üzerinden sağlam bir temele oturtarak bina etmeli ve mensuplarına bu kapsamda eğitim vermelidir. İnsan hak ve özgürlüklerinin öznesinin birey olduğu göz ardı edilerek, toplumun tamamını kuşatamayan dar grupçuluğa dayanan "kolektif kimlikler" üzerinden temin edilmeye çalışılan hak ve özgürlük arayışlarının, belirli bir süre sonra bireye haksızlık edilen bir sürece doğru evirileceği, günümüzde cereyan eden hadiseler dikkate alındığında acı bir tecrübe olarak ortadadır. Yine üzülerek kolektif kimliğin baskın olarak inşacısı konumunda olan bazı sendika hüviyetinde olan yapıların üyelerinin iradelerini silikleştirerek, teslimiyete dayalı biat kültürü üzerinden varlıklarını inşa edip üyelerini  mağdur ettiklerini görmekteyiz. Hâlbuki Arvasi Hocamızın çerçevesini çizdiği sendika anlayışı hayatın her alanını, tüm milleti kuşatacak bir mahiyete sahiptir, Ona göre “sendika denince akla sadece işçi ve işveren gelmemelidir. Bunlar sendikaya muhtaç iseler de toplumun diğer kesimleri de birer milli sendikaya muhtaçtırlar. Farklı sosyal dilimlerin sendikalar aracılığıyla kültürel, ekonomik, sosyal ve politik hayata ne tarzda etkili olacağı hususu, zaman ve mekânın şartlarına göre ilgililerce tayin edilmelidir. Bütün mesele sosyal ve siyasi hak ve vazifelerin adil ve milli bütünlüğü temin edici dengesini kurabilmededir" yani sendikaların hem tüm milleti kapsayan, hem de milli şuurla hareket etmesi gereken yapılar olduğunun altını önemle çizmiştir.

MUSTAFA GÜÇLÜ
ANADOLU-SEN KONFEDERASYONU
GENEL BAŞKANI

 Okunma Sayısı : 739         25 Kasım 2018