Cumhuriyetimizin ilanının 95.yılını yurt içinde ve dışında çoşku ile kutlayan Türk Milleti, kendi geleceğini kendi kararlılığı ve iradesi ile belirleme kudretine sahip çıkacağını ortaya koymuştur. Ancak Türkiye Kampala Büyükelçimizin ülkemizden kilometrelerce uzakta Uganda’da düzenlenen Cumhuriyet resepsiyonuna müsamere çocukları gibi komik Romalı kıyafeti ile katılması sosyal medyamızın gündemine oturdu ve devlet kademelerinde yapılan atamalarda “liyakat ve ehliyet” kavramını tekrar gündeme taşıdı.
Oturduğu makamın ve temsil ettiği devletin ağırlığını taşımaktan fersah fersah uzakta olan insanların ülkemizi ne hale düşürdüğü Ugandalı yöneticinin konuşmasını yaparken Büyükelçimize hayret ve şaşkınlık dolu bakışlarında özetlenmiş gibiydi. Acaba devletimizi yurt dışında temsille yetkilendirilen ve Romalı kıyafetini Cumhuriyet kutlamalarında üzerine giyinmeyi münasip gören Büyükelçi medeniyet ve kültürümüzün neresindedir? Bu zihniyete sahip vatandaşlar liyakat ve ehliyet sahibi olarak bu göreve atanırken hangi kriterler ölçü alındı acaba? Bu sorular cevaplanma bu rezilliğin bir am önce hesabı sorulmalıdır.
Değişim yanan ülkemizde liyakat ve ehliyet…
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, arka planı uzun bir geçmişe dayanan bürokratik yapısındaki sorunların çözümü için zorlu bir süreç yaşamaktadır. Her şeyden önce sorunların üstesinden gelmeye niyetlenen siyasi iradenin sergileyeceği kararlılık en önemli hareket noktasıdır. Madde ve ruh planında devlete ve millete sadakati hiçbir şeyin önünü geçirmeyen bürokratik bir ahlakı, milli şuur halinde içselleştirmiş kadrolarla tahkim edilmiş devlet yapısını tesis etmek, siyasi iradenin bugün önünde duran en büyük hedef olmalıdır. Bu hedefi kurumsal bir sisteme kavuşturacak ve kökleştirecek münasebet kanunlarını bir an önce hayata geçirmek, siyasi iradenin en birinci vazifesidir. Sonrası sitemi ve kurumları dönüşüm ve değişme tabi tutacak kadroların ehliyet ve liyakat çerçevesinde belirlenmesine kalmaktadır.
Bir kimsenin kendine iş verilmeye uygun olması diye tarif edilen “liyakat” ile kişinin haklara sahip olması, haklarını kullanması, görev, sorumluluk ve yükümlülükler üstlenebilmesi durumu olarak ifadelendirilen “ehliyet” kavramını bir göreve talip olurken kapasitesi ölçüsünde merkeze alan ve Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun dediği gibi “her birimiz kendi liyakatimize göre üzerimize bir vazife almalıyız” şuuruyla hareket eden bir toplum olmamız gerektiğinin farkına varılmalıdır. Bunun dışındaki bir tasarrufun ülkeyi felakete sürükleyeceğinin idrakinde olunmalıdır.
Bir göreve talip olanlar arasından seçim yaparken tanıdıklar görev alsın mantığının tanıdık sorunların devam etmesine kapı araladığı sabitken, bunda ısrar etmenin kamusal adaleti/vicdanı derinden yaraladığı unutulmamalıdır. Kısacası siyasi iradenin ehliyet ve liyakatin ön plana alındığı bir bürokratik yapılanma içine girmesi, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin istikbali açısından önemlidir ve hassasiyetle dikkat edilmesi gereken bir husustur.
Okunma Sayısı :
692
19 Kasım 2018