Çağımızda bireysel huzuru ve
toplumsal barışı temin edecek ortak insani değerleri her geçen
gün kaybettiğimiz bir süreci yaşamaktayız. Haliyle böyle bir
dünyada insanlar, adeta depresyon hastalığının pençesine doğru
itilmektedir. Zaten can, mal ve namus/nesil güvenliğinin tehdit
altında olduğu bir dünyada da ancak bu sonuç beklenebilir. Dünya
Sağlık Örgütünün verilerine göre 2020 yılında kalp damar
hastalıklarından sonra ikinci sıraya depresyon yerleşecekmiş.
İnsanın aklına acaba depresyon bulaşıcı bir hastalık mıdır,
sorusu gelmiyor değil.
İyice düşünüldüğünde bu soruya
evet cevabını vermekte neredeyse mümkün bir hale geliyor. Zira
depresyon genetik bir hastalık olmamasına rağmen yapılan
araştırmalar, ağır depresyonlu bir hastanın bulunduğu
ailelerde, diğer fertlerin de olumsuz yönde etkilendiğini gözler
önüne koyuyor.
Toplumu geniş bir aile olarak ele
aldığımızda, depresyon hastalığına yakalanmış bireylerin
arttığı bir toplumda, sosyal yaşamın içine düşeceği
sıkıntıları tahmin bile etmek istemiyor. O zaman önümüzde
cevaplanması gereken önemli bir soru var, ne yapmalıyız ki Dünya
Sağlık Örgütünün de verdiği istatistikle dikkatimizi çektiği,
çağın adeta bulaşıcı hastalığı olan depresyon illetinden
insanımızı koruyabilelim. Âlemlere rahmet olarak gönderilen
Peygamber efendimiz bir hadisi şeriflerinde “Bu dünyayı isteyen
ilme sarılsın; ahreti isteyen ilme sarılsın; hem bu dünyayı hem
öbür dünyayı isteyen ilme sarılsın” demektedir. Çağın
bulaşıcı hastalığı depresyonla mücadelenin birinci şartı
ilmi verileri dikkate alarak bir mücadele stratejisi geliştirmekten
geçmektedir. İkinci şartsa mahiyetinin dinle/manevi değerle
bütünleşmiş bir eylem planının hazırlanarak hayata
geçirilmesidir. Zira ilmi veriler tek başına toplum içinde
birlik, beraberlik, dayanışma ve yardımlaşma duygularını
harekete geçiremez.
Din ve ilim hayatın kaynağı
oluşturan iki önemli unsurdur. İlim insanın kendine olan güvenini
geliştirip, beynini güçlendirirken; din, insanda vicdan oluşturur
ve insana başkalarını düşündürür. Evet, çağın adeta
bulaşıcı hastalığı depresyon insanların can, mal ve
namus/nesil güvenliğinin tehdit altına alındığı bir dünyada,
insanları bunalıma iterek sağlıksız bir yaşamın oluşmasına
sebep oluyorsa; insanları bu çıkmazdan kurtaracak, sarıp
sarmalayarak güven ortamını tesis edecek çıkış yolu da açık
bir şekilde ortadadır: Eğitim kurumlarımızı ahlaki değerlerle
bütünleşmiş bilgiye dayalı, eğitim-öğretim veren yapılar
haline getirerek, sağlıklı nesiller yetiştirmeliyiz. Eğer Milli
Eğitim Bakanlığı bu gerçeği göz ardı ederse, toplum olarak
depresyon hastalığının pençesinde günden güne eriyen bir
toplum olmaktan kurtulamayacağımız ortadadır.