İnsanın en önemli özelliği, elde
ettiği bilgiyi geliştirme, derinleştirme ve dönüştürme
kabiliyetidir. İnsan, sahip olduğu bilgiyi hayatını
anlamlandırmak ve kolaylaştırmak için kullanabiliyorsa,
tekamülünü sağlıklı olarak gerçekleştirebiliyor demektir. Bu
kapsamda eğitimi, bir yönü ile insanın elde ettiği bilgiyi
günlük hayatta kullanabilme becerisini kazandığı “süreçler
bütünü” olarak tarif edebiliriz. Zira fertlere sadece bilgi
yüklemeye dayalı bir eğitim anlayışı ancak “flaş bellek
nesil” yetiştirmek anlamına gelmektedir. Böyle bir nesil
yetiştirmek ise insan fıtratına uygun değildir. Bu tip nesil
yetişmesine vesile olan aileler, okullar ve toplumlar “insan
öğüten değirmen” konumundadır. Bugün ülke olarak “insan
israfına” tahammül edemeyecek durumda olduğumuzdan dolayı, bu
noktadaki eksiklikler için bir an evvel tedbir alınmalıdır.
Eğitim sürecinde dikkat edilmesi
gereken en önemli hususların başında, fertlerin bilgi ile
buluşturulurken istidatlarının, kabiliyetlerinin ve
yaşanmışlıklarının gözönünde bulundurulması; bireysel
farklılıklarının mutlaka dikkate alınması gereklidir. Yani
diğer bir ifade ile tek tip “standart nesil” yetiştirme
hedefinden uzak, fertlerin kendi hakikatleri ile buluşabileceği
“keşifçi nesil” yetiştirilmesi sürecinin önü açılmalıdır.
Bir Hadisi Şerif’inde “Ben muallim olarak gönderildim” diyen
Hz.Muhammed’in (sav) bir eğitimci olarak, aynı soruyu soran
farklı kişilere değişik cevaplar verdiği konular olmuştur.
Peygamberimizin (sav) muhataplarına verdiği cevapların mahiyetini,
muhataplarının kavrayış kabiliyetleri ve hazır bulunuşluk
durumları tayin etmiştir. Peygamber Efendimize (sav) birgün bir
adam gelerek: “Ya Resulullah (sav) bana tavsiyede bulun” der.
Hazreti Peygamber (sav): “Her nerede olursan ol, Allah’tan kork,
bir günah işlediğin zaman arkasından onu silecek bir sevap işle
ve insanlara güzel ahlak ile muamele et.” der. Başka birgün bir
adam daha Peygamber Efendimize (sav) “Ya Resulullah bana yaptığım
zaman Allah’ın beni faydalandıracağı bir amel tavsiye et.”
der. Hazreti Muhammed (sav): “Oruç tutmaya bak. Çünkü şu bir
hakikattir ki, onun bir benzeri yoktur.” diye, buyurur. Görüldüğü
gibi Hazreti Peygamber (sav) farklı kişilerin sorduğu, aynı
suallere farklı cevaplar vermiştir. Burada muhataplarının içinde
bulunduğu sosyo-psikolojik durumu hesaba katmıştır. Hazreti
Muhammed (sav) bireysel farklılıkların dikkate alınmasını
“İnsanlara akılları nispetinde konuşun.” diyerek ifade
etmiştir; ayrıca muhataplarının sorularına yanıt verirken,
onların bilgi birikimlerinin üzerinde cevaplarını inşa etmiştir.
Bir gün bedevinin biri: “Ya Resulullah (sav) insanları neye
çağırıyorsun?” diye sorar. Hazreti Peygamber (sav): “Yalnız
ibadet etmeye” diye yanıt verir ve “O Allah ki, başın bir
derde girdiğinde O’nu çağırırsın, seni kurtarır. O Allah ki,
kuraklık olduğunda O’nu çağırırsın, yeri yeşertir. O Allah
ki, çölde yolunu şaşırdığında, O’nu çağırırsın, sana
yolunu buldurur.” der. Yani Sevgili Peygamberimiz (sav) insanlara
kendilerini davet ettiği dinin inceliklerini, onların bilgi
birikimini dikkate alan güzel bir üslup ile dile getirmiştir.
Eğitimin en nihai hedefi insanları
doğru olan bilgilerle, değerlerle, bakış açıları ile
donatmaktır. Doğru tektir ancak ifade ediliş yöntemi ve üslubu
farklı olabilir. Hangi üslubun ve yöntemin kullanılacağını ise
aktarım yapılacak muhatabın kabiliyeti belirlemelidir. Bu da bize
göstermektedir ki, ülkemizdeki eğitim sistemi çok yönlü bakış
açılarını hesaba katan, dikkate alan bir boyutta hazırlanmalıdır.