Eğitimin önemli karakteri milliliğidir. Milletler var olma mücadelelerini, nesillerini milli bir eğitim ile yetiştirerek diri tutarlar. Bunun idrakinde olan emperyalist güçler, bu yolu tıkamak için her türlü oyuna başvururlar. Ülkemiz açısından da emperyalist güçler, azınlık okulları ve eğitim sistemimiz konusunda çok sinsi planlarla hareket etmişler ve belirli ölçülerde de hedeflerine ulaşmışlardır. Maalesef ki bugün halen geçmişimizle kucaklaşarak gelecekle bütünleşebilen bir eğitim tasavvurunu hayata geçirmekle meşgulüz. Tabi ki eğitimin evrensel pedagojik boyutu ihmal edilmemelidir, ancak işlediğimiz ham maddenin milli olduğu gözden ırak tutulmamalıdır.

Bugün kan ve göz yaşına boğulmuş olan bölgemiz insanları tarafından sığınılacak bir devlet olarak algılanıyorsak, bu algının sanal olarak tasarlanan bir algı operasyonu sonucu değil, tarihi bir gerçekliğinin neticesinde olduğunu ve gerçekliğe uygun bir milli eğitim ile nesillerimizi yetiştirerek, bölgemizde ve dünya genelinde söz sahibi bir millet olabileceğimizi idrak etmeliyiz. 

Devlet olarak sosyal, kültürel ve ekonomik yönden kalkınmamızın yolu  "milli bir eğitimden” geçmektedir.
Sosyal bütünleşmemizin, toplumdaki sosyal sınıf farklılıklarının oluşturduğu sıkıntıları aşarak, birliğimizin ve beraberliğimizin temini "milli bir eğitimden” geçmektedir.
Yetişen nesillerimize vatan ve millet sevgisinin üst seviyede verilmesinin yolu "milli bir eğitimden” geçmektedir.
Yetişen nesillerimizin zihninde, yönlendirilen değil yönlendiren, kimin ne dediğine bakan değil ne dediğine bakılan, sonuçlara maruz kalarak mahkum olan değil gelişmelere hakim olarak sonuç tayin eden, gölge varlık değil asli varlık olan, gelişmekte olan millet yaftasını kabullenen değil üç kıtaya hükmetmiş olan bir millet algısı oluşturmak isteniyorsa bunun yolu "milli bir eğitimden” geçmektedir.

Türkiye Devleti olarak zor bir süreçten geçtiğimiz şu günlerde inancım o ki, bu necip millet dışarıdaki ve onların içerideki maşası olan eli silahlı hain unsurlarını, kısa vadede ortaya koyacağı askeri tedbirlerle bertaraf edecektir. Ancak sözde aydını ve akademisyeniyle, yazarı ve çizeriyle, artisti ve sözde sanatçısıyla topyekûn hücuma geçen hain güruhunu uzun vadede bertaraf etmenin yolu "milli bir eğitimden” geçmektedir. 

Tüm bu soyut olarak sırılananların tespitlerin, somut olarak hayata geçirilmesinin stratejilerini geliştirmek sadece Milli Eğitim Bakanlığının üzerine yıkılmadan, devletin tüm ilgili birimlerini içine alacak şekilde planlanan "milli eğitim akademisi" tarzında bir merkez tarafından geliştirilmeli siyasi irade tarafından da uygulamaya koyulmalıdır.

Kısacası netice itibariyle milli birliğimizi ve beraberliğimizi muhafaza ederek, milletimizin devletiyle birlikte "Büyük Türkiye Hayalini” gerçekleştirebilmesi ve güven içinde yarınlara bakabilmesi adına, Nurettin Topçu'nun Maarif Davamız diyerek tarif ettiği "milli bir eğitim" anlayışını hayata geçirmekten başka çaremiz yoktur.


 Okunma Sayısı : 643         13 Kasım 2018